İstanbul
BIST10.641
DOLAR42.2631
EURO49.0719
ALTIN5726.6
BTC/USD103068.33
AV. ABDULLAH YILMAZ

AV. ABDULLAH YILMAZ

Mail: abdullahyilmaz@sonpostagazetesi.com

AD HOMİNEM SALDIRILARI

Tartışma kültürümüzde sıkça karşılaşılan bir mantık hatası vardır: ortaya konulan düşünceyi eleştirmek yerine, bu düşünceyi dile getiren kişinin şahsına yönelmek. Latince ad hominem (“kişiye yönelik”) olarak adlandırılan bu safsata, argüman yerine kişilik özelliklerine saldırarak karşı tarafı değersizleştirmeyi amaçlar. Bu durum, hem mantıksal tutarlılığı hem de entelektüel dürüstlüğü zedeler.

 ​Bir ad hominem örneği, iklim değişikliği üzerine yapılan bir tartışmada “Sen zaten çevreye duyarlı biri değilsin, neden konuşuyorsun?” cümlesinde açıkça görülür. Bu söylem, tartışmanın odağını bilimsel verilerden kişisel ahlaka kaydırır. Böylece eleştirilenin kimliği, argümanın içeriğinin önüne geçer. Oysa tartışılması gereken, verinin doğruluğu ve kanıta dayanak oluşturan metodolojidir.

 ​Bu tür mantık hataları yalnızca gündelik sohbetlerde değil, hukuk, siyaset ve medya söyleminde de sıklıkla karşımıza çıkar. Bir politikacının projesini “Sen geçmişte de başarısızdın” diyerek küçümsemek, projenin içeriğini tartışmaktan kaçınmanın kolaycı bir yoludur. Oysa fikir, sahibinden bağımsız olarak değerlendirilmeyi hak eder. Düşüncenin değeri, onu dile getirenin geçmişiyle değil, ileri sürdüğü delillerin niteliğiyle ölçülmelidir.

 ​Tarihsel açıdan bakıldığında, ad hominem saldırılarının birçok büyük düşünürün ve bilim insanının yolunu kesmeye çalıştığı görülür. Galileo’nun engizisyon karşısında yaşadıkları,bir kısım bilimadamlarının geçmişte kişisel olarak “ahlaksız” ilan edilmesi, hatta Türkiye’de bazı reformist düşünürlerin karakterlerine yöneltilen suçlamalar bu hatanın tarihsel izdüşümleridir. Ancak zaman, fikirleri kişisel saldırıların ötesine taşır; gerçeğe dayalı düşünceler, sahibinin kimliğinden bağımsız biçimde yaşamaya devam eder.

 ​Sosyolojik açıdan, ad hominem söyleminin cazibesi duygusal etkisinden kaynaklanır. İnsan zihni, karmaşık fikirlerle uğraşmak yerine, kişilere yönelik hızlı yargılara yönelmeye eğilimlidir. Bu da tartışmaları kolayca kişiselleştirir ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirir. Modern sosyal medya ortamları, bu eğilimi adeta teşvik eder; anonimlik ve hız, sorumluluk duygusunu zayıflatır.

 ​Oysa entelektüel olgunluk, kişisel saldırı yerine akıl yürütmeyi tercih etmeyi gerektirir. Gerçeğe ulaşmak isteyenin yolu, karşısındakinin geçmişini, ahlakını veya karakterini sorgulamak değil; argümanını kanıt, mantık ve metodolojiyle değerlendirmektir. Ad hominem kısa vadede tartışmada “etkili” görünse de, uzun vadede düşünsel üretkenliği ve toplumsal aklı felce uğratır.

 ​Hakikati arayan her bireyin öncelikli görevi, fikirlerle uğraşmak, kişileri değil. “Kim söyledi?” yerine “Ne söylüyor?” sorusunu sormak, bilimsel düşüncenin ve hukukun da özünü oluşturur. Çünkü hakikat, kişilere değil, olgulara dayanır. Tartışma kültürünün gelişmesi, ad hominem saldırıların değil, analitik düşüncenin çoğalmasıyla mümkündür.

Av. Abdullah YILMAZ

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar