Tarih boyunca insanoğlunun en çok düştüğü yanılgılardan biri, suç işleyerek elde edilen kazancın kalıcı olacağı inancıdır. Nice insanlar kısa yoldan zengin olma hayaliyle suça bulaşmış, servet ve güç sahibi olmuş, çevresinde korku salmış; ancak günün sonunda ya cezaevinin soğuk duvarları arasında ya da toplumdan soyutlanmış bir şekilde yapayalnız kalmıştır. Suçun getirdiği debdebe, parlak ışıklar altında aldatıcı bir ihtişamdan başka bir şey değildir.
Suçtan beslenen hayat tarzının en belirgin özelliği, istikrarsızlığıdır. Haksız yoldan elde edilen servet, köksüz bir ağaca benzer. Toprakla bağını kuramadığı için ilk fırtınada devrilmeye mahkûmdur. Bugün suç örgütlerinin başında görkemli bir hayat süren kişiler, yarın birkaç polisin operasyonuyla ellerindeki her şeyi kaybedebilmektedir. Yasalara aykırı yoldan kazanılan paranın, bir güvenceye sahip olmadığı gibi, sahibine huzur da getirmediği aşikârdır.
Bu tür hayatların cazibesi genellikle dışarıdan bakıldığında daha belirgin olur. Lüks arabalar, gösterişli evler, ihtişamlı sofralar… Ancak bütün bu görüntünün arkasında derin bir korku vardır. Çünkü suçla elde edilen hiçbir kazanç, sahibine gerçek anlamda güven vermez. Kendisini sürekli izleyen, peşinde olan bir adalet mekanizması olduğunu bilen insan, ne kadar servet edinirse edinsin, huzurlu bir uyku uyuyamaz. İşte debdebenin bedeli, önce ruhsal bir çöküşle başlar.
Ardından kaçınılmaz son gelir: Hürriyetin kaybı. Tarih bize gösteriyor ki hangi dönemde olursa olsun, suçtan beslenenlerin eninde sonunda adaletin önüne çıktığını görüyoruz. Bugün güçlü görünen bir örgüt lideri, yarın cezaevinde beş parasız ve yalnız kalabiliyor. Çünkü suç dünyasında “sürekli dostluk” ya da “kalıcı sadakat” yoktur. Herkes çıkarı ölçüsünde yanınızdadır. Servetiniz bittiğinde, gücünüz tükendiğinde, kalabalıklar bir anda dağılır ve geriye sadece pişmanlık kalır.
Oysa helal yoldan elde edilen kazanç az bile olsa insanın gönlüne huzur verir. Emekle kazanılan bir lokma ekmek, suçla elde edilmiş servetlerden çok daha değerlidir. Çünkü o ekmeğin içinde özgürlük vardır, onur vardır, başı dik yaşama hakkı vardır. Debdebenin cazibesine kapılıp suçun karanlık yoluna girenler, kısa vadede kazandıklarını sansalar da, uzun vadede en değerli hazinelerini kaybederler: özgürlüklerini ve itibarlarını.
Sonuç olarak suç işleyerek hayatını kazanan kişilerin ne kadar yükselirse yükselsin, bu yolun sonu bellidir. Ya cezaevi ya da toplumdan dışlanmış bir yalnızlık… Kazanılan servet bir gün biter, debdebenin ışıkları söner, geriye sadece pişmanlık kalır. İşte bu nedenle, gençler başta olmak üzere toplumun her bireyinin bilmesi gereken gerçek şudur: Suçun debdebesi aldatıcıdır, fakat bedeli çok ağırdır.
Av.Abdullah YILMAZ
Yorum Yazın