Suç işlemek, bazı insanlar için yalnızca tek seferlik bir hata değildir. Zamanla alışkanlığa dönüşür, hayatın bir parçası haline gelir. Bu sürecin mantığını anlamak, toplumun suçla mücadele etmesi açısından oldukça önemlidir. İşte buna “sabıkalının diyalektiği” diyebiliriz.
Sabıkalı bir kişi, her yeni eyleminde bir önceki hatasını referans alır. Suç işleme biçimleri, adeta bir mantık zinciriyle birbirine bağlanır. Küçük bir hırsızlık, bir dolandırıcılık denemesi ya da yasa dışı bir anlaşma, onun zihninde “başarılı bir strateji” olarak kaydedilir. Bu stratejiler, zamanla karmaşık ve sözüm ona daha cesur eylemlere dönüşür. Özetle, geçmişteki suçları analiz eden sabıkalı, gelecekteki eylemlerini planlamakta ustalaşır.
Psikolojik açıdan bu durum, bireyin suç davranışlarını normalleştirmesiyle ilgilidir. Toplumun “yanlış” olarak gördüğü eylemler, onun gözünde birer çözüm yolu haline gelir. Suçun sonuçları, çoğu zaman cezadan ziyade, kısa vadeli kazançlarla ilişkilendirildiğinde bu alışkanlık daha da pekişir. Sabıkalı, kendi mantığını haklılaştırmakta ustadır: “Her zaman bir çıkış yolu vardır” ya da “Bu sefer fark edilmem” gibi içsel bir diyalektik geliştirir.
Bu mantık zinciri, sadece bireysel suçları değil, organize suçları da besler. Suçun tekrarı ve giderek karmaşıklaşması, sabıkalının çevresini de etkiler. Yani bir kişi suçu alışkanlık haline getirdikçe, yalnızca kendi hayatını değil, çevresindeki sistemleri de değiştirmeye başlar. Bu da suçun toplumsal boyutunu güçlendirir.
Sabıkalının diyalektiğini anlamak, suçla mücadelede önemli bir adımdır. Alışkanlık haline gelen suç davranışları, sadece cezayla engellenemez; eğitim, rehberlik ve toplumsal farkındalıkla da karşı konulmalıdır. Sabıkalının zihnindeki mantık zincirini çözmek, suçun tekrarını önlemenin ilk adımıdır.
Av.Abdullah YILMAZ













Yorum Yazın