İstanbul
BIST9915.62
DOLAR32.5195
EURO34.8783
ALTIN2436.2
BTC/USD62565.65
MURAT AVCI

MURAT AVCI

Mail: avci.murat@gmail.com

MİNİBÜSLERDE MUHABBET BAŞLARDI

Sevgili okurlarım size bu hafta köy otobüsleriyle yolculuğu anlatacağım… Eskiden köy otobüsleriyle yolculuk, sabahın alaca karanlığında başlardı. İnsanların birbirini tanımakta bile zorlandıkları bu saatte büyük ümitlerle bereketli bir yere gitmek için yola çıkmaya hazırlanan her yolcunun senaryosu diğerinden farklıydı… Şehre gitmek üzere köye yaklaşan otobüsler, geldiklerini belli etmek için kısık, uzun ve kısa olmak üzere melodisi farklı kornalar çalar. Bu sırada bir koşuşturma başlar ve makine geliyor, diye herkesi ayrı bir heyecan, ayrı bir telaş alıyordu.

Şafakla başlayan yolculuk esnasında edilen sohbetler, köylü için âdeta bir aydınlanma ve arınma fırsatıydı. Yürekleri birbirine açan, esasında şehre gidiyor olmanın verdiği sevinçti. Bu nedenledir ki yolculuk sırasında arı, duru bir ruh ve gönül beraberliği oluşurdu. Merhamet ve iyilikle birlikte olumsuzluklar da dile getirilirdi. Bazen idealler çarpışır bazen de yarım kalmış soruların cevapları aranırdı. Laf kılıcı bütün keskinliğiyle hissedilir. Sözün kıymeti; âlim ve arif kişilerce ele alınan konuya göre biçim alırdı. Herkes bu kıymetten şuurlanır ve böylelikle yolculuk esnasında büyük bir kültür mahsulü ortaya çıkardı…

Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve Hakkı Bulut’un şarkılarının çalındığı otobüs ve minibüslerde İnşaata, lokantaya, fırına, fabrikaya çalışmaya giden; ekmeğini ayrılıklarda, hasretlerde arayan civan delikanlılar; gelinlik kız için kayıt görmeye giden dünürler; okuldan kaçıp biriktirdiği harçlıkla sinema hayali kuran öğrenciler; askere gidenler; yoklukta ocak tüttürmek için gaz, tuz, bez, pekmez, şeker, küspe, almak için giden babalar; ak sakallı dedeler; pamuk yüzlü ebeler; tanış olanlar; yabancı olanlar; zayıflar, şişmanlar, şapkalılar, başı açıklar, yokuşa akan sular gibi otobüs şoförü ve mesuliyetten ödün vermeyen muavin ile birlikte herkes birbirine karışırdı…

Her bir köylünün öyküsü, diğerinden ayrıydı. Kimi kara ineğinden sağdığı ak sütü, yayıkta dövdüğü yağı, salamura peyniri, meşe közünde pişirdiği sütten yaptığı yoğurdu kimi de dertli türkülerle dokuduğu kilimi, rengarenk motiflerle işlediği namazlığı kime satacağını konuşurdu. Saatlerde süren bu yolculuklardaki dostluk bir başkaydı. Tabii birde 4 kişinin yolculuk yaptığı özel otomobiller vardı. O otomobiller köye gelir dört yolcusunu alır şehir merkezine bırakırdı. Otomobildeki muhabbetlerde minibüs ve otobüsleri pek aratmazdı…

Birçok il ve ilçemizde faytonlar vardı birde… Faytonlar bir zamanlar taksi vazifesini yerine getirdi… Turistik yerlerde turistlerin vazgeçilmeziydi faytonlar… Öyle herkes binemezdi çünkü pahalıydı… Anadolu’da  gelinler hamama faytonla giderlerdi. Dünürcüler gelini almaya faytonla giderdi. Sünnet olan çocuklar faytonla şehir turu attırılırdı. Köylere yolcu götürülürdü… Misafirliğe, hastaneye, şehir merkezine faytonla gidilirdi. Ev ihtiyaçları ise at arabalarıyla giderilirdi… 1973-1975 Yıllarında Murat 124 ve daha sora Murat 131 ve Anadol otomobillerinin hızla çoğalmasıyla, faytonculuk mesleğinin bitmesine sebep oldu ne yazık ki… 1987 yılına kadar seyrekte olsa iş yapan faytonlar teker teker sır oldu adeta…  Yani uzun lafın kısası o güzel yolculuklarda ne yazık ki yok oluverdi…

Murat AVCI

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar